Dünya

Hyunam-Dong Kitabevi: Yaşamaya devam etme yolları

Sadece bir yaşamımız var. Bize tanınan tek bir can, tek bir hayat… Doğruları, yanlışları, hataları, günahları derken ilerleyen günler boyunca “nefes alabildiğime seviniyorum” diyebilecek denli çöküşe de gidebilir yolumuz. Her şeyi doğru yapsanız da mutlu olduğunuzu düşündüğünüz halde bir anda gelip içinize tükenmişlik hissi gelebilir. Geldiğinde şu soruyu sorarken buluruz kendimizi: “Sıkıcı bir yaşam, kendimizi kurtarmamız gereken bir yaşam mıdır? Öyle insanlar vardır ya, sahip oldukları hayatı bir anda geride bırakıp yeni bir yaşama adım atan insanlar. Vardıkları yerde mutluluğu yakalayabiliyorlar mıdır acaba?” Hayallerinin peşinden gitmek de çözüm olabilir mi? Bu sorunun cevabını arayarak geçer günler. Böyle sorular ve sorgulardan muzdaripseniz düşün yola. Bir yürüyüş iyi gelir. Hem belki Hyunam-Dong Kitabevi de vardır yolunuzun üstünde. Tereddüt etmeden girin içeri.

“Güney Koreli yazar Hwang Bo-reum, ilk romanı olan ‘Hyunam-dong Kitabevi’nde, okuduğumuz kitapların hayatımızın dönüm noktalarında unutulmuş bir cümle ya da yıllar öncesinden gelen bir hikaye ile bize nasıl rehberlik edebileceğini akıcı bir dille anlatıyor. Son dönemin en dikkat çekici kitaplarından biri olarak öne çıkmıştı. Huzuru ve güven duygusunu yakalamanızı sağlayacak, size kitapların iyileştirici gücünü hatırlatacak yürek ısıtan bir hikaye sunuyor.”

Tanıtımları böyle yapılınca klişelerle dolu yüzeysel bir hikaye beklemiştim. Beklediğimden çok fazlasını bularak şaşırdım. Basit tanımlamaların ve bildik tanıtım cümlelerinin çok ötesinde bir kitap bu. Hayata dair pek çok meseleyi irdelerken gerçekten doğru tespitler yapmakla kalmayıp çözüm önerileri de getiriyor. Altı çizilecek o kadar çok satır var ki saymakla, alıntılamakla bitmez. Ana hatlarıyla “Nasıl yaşamalı?” sorusunun cevabını arıyor roman. Her karakterin öyküsündeki detayların oluşturduğu bütünden de farklı cevaplar çıkıyor. Sonunda size kendi yolunuzu bulabileceğiniz bir doluluk vermiş oluyor. “Olmak istediğimiz kişi olabildik mi?” sorusunun cevabını ararken buluyoruz kendimizi.

KENDİNE İNANIP BEKLEYEN İNSANLARIN HİKAYELERİ

Dinlenmek hecesinden gelen ‘Hyunam-dong Kitabevi’, tüm sakinleriyle kendi hızını ve yönünü bulan, düşüncelerle boğuşan, sarsılan, umutsuzluğa düşse de kendine inanıp bekleyen insanların hikayelerini anlatıyor. Çabalayıp toparlanmadıkça kendi benliğimizde dahil olmak üzere kendimizle ilgili birçok şeyi küçümser hale geldiğimiz bu dünyada, küçük çabalarımız, emeklerimiz ve istikrarımızı savunan bir roman. Bir dönüp kendine bakma romanı. Nasıl mutlu olacağımıza dair rehberlik ediyor. Elbette kitaplara dair, kitabevinin nasıl yönetilmesi, doğru kitabı önermenin yolları, iyi bir kitabın kriterleri, okuma halleri, kitap sipariş kriterlerinden de bahsediyor.

Rehberlikleri bununla da sınırlı kalmıyor romanın. “Bu toplum, kişilerin ancak çalıştığı takdirde geçimlerini sağlayabileceği şekilde yapılandırılmış” diyerek çalışma koşullarını irdeliyor. Sevdiği işi yapmak ile en iyi yaptığı şeyi sevmek arasındaki ikilemi sık sık irdeledikten sonra okurunun kulağına fısıldıyor: “İnsanlar sevdiği işi yaptıklarında mutlu olurlar, o yüzden siz de ne yaparken keyif aldığınızı ve sizi neyin heyecanlandırdığını mutlaka bulmalısınız. Toplumun onayladığı işi değil, kendi sevdiğiniz işi yapın. O zaman insanların söylediklerinden daha az etkilenerek yaşayabilirsiniz. Cesur olun.”

Hepimiz akıp giden bir hayat istiyoruz. Hayalimizi kovaladığımız, özlemini çektiğimiz, bize en çok uyan, keyif dolu olan bir hayat. Bitirmeye cesaret edemeyip geçiştirdiğimiz sürüklendiğimiz ilişkiler içinde sık sık inciniyoruz. “Hepimiz uyumsuz olduğumuz için birbirimize çarpınca incinip incitiyoruz. Sıradan insanlarız. Hepimiz öyleyiz. Yaralayarak yaşıyoruz.” Oysa biliyoruz, her şey iç huzurda. Güvenmemiz gereken, benliğimizi yönlendirmek adına sürekli tekrar ettiğimiz irade veya tutku gibi kelimeler değil, kendi sağduyumuz.

Hyunam – Dong Kitabevi, Hwang Bo – Reum, Çevirmen: Nilay Özeser, 288 syf., Athica Yayınları, 2024.

HAYATIN ANLAMINI NEREDE ARAMALI?

Hayat, tek bir olayı ele alarak değerlendirilemeyecek kadar karmaşık ve kapsamlı. Yaşam, çözümü zor ve çok yönlü. Bu yönlülükten şikayet edenlere de cümlesi var: “Müzikte ahengin kulağa hoş gelebilmesi için öncesinde ahenksizlik olmalıymış. Bu sebeple müzikte ahenk ve ahenksizliğin bir arada var olması gerekiyormuş. Yaşamımızın da müzik gibi olduğunu söylüyor. Uyumdan önce uyumsuzluk olduğu için hayatlarımızın güzelliğini hissedebiliyormuşuz.” Sık sık sorduklarımız hakkında da cümlesi var. “Hayatın anlamını nerede aramalı? Sevgide mi? Gerçek bir dostlukta veya bir kitapta mı? Hayatın anlamı, kişinin bulduğu anlama göre değişir.” Dönüp kendi içimize bakmamız gerektiğini söylüyor ‘Hyunam-Dong Kitabevi: “Kendi içine bakmakta başarılı olan bir kişi, okuduğu tek bir kitapla bile az da olsa değişebilir. Ancak böyle olmayan insanlar da sürekli teşvik edildikleri takdirde eninde sonunda kendilerine karşı dürüst bir yaklaşım sergilerler.” Anı yaşamak da yanlış anlaşılıyor diyor: “Esasen anı yaşamak, şu anda yaptığımız şeye tüm kalbimizi vermemiz demektir. Nefes alırken sadece soluğumuza, yürürken sadece adım atmaya, koşarken sadece koşmaya odaklanmak demektir. Her seferinde tek bir şeye odaklanmak yani. Geçmişi ve geleceği unutmak. İçinde olduğu anı yaşayan kişinin tutumu hayata karşı olgun tutumdur.”

Günümüzde kendinden bahsetmemek bile mistizm olarak algılanıyor. Artık insanların kendilerini sergilediği bir dünyada yaşıyoruz. Sergilerken çok şeyi kaçırıyoruz, dağılıyoruz. Oysa yapılacaklar çok basit diyor: “Kendi yürüyüşünüzü bulun. Kendi adımlarınız, hızınız ve yönünüzü. İstediğiniz gibi!” Mutlu olmak için de benzer savrulmalara gerek yok. “Mutluluk denilen şey geçmişimizde ya da uzak geleceğimizde beklemiyor. Hemen gözlerimizin önünde duruyor.”

Gelelim kitaplarla ilgili bölüme… Kitabevi sahibi Youngju, tüm okurların özdeşleşebileceği bir karakter. “Kitaplar ona büyük bir haz veriyordu. Özellikle roman okurken aniden kendini başka bir evrende buluyor, içi kıpır kıpır oluyordu. O evrenden çıkıp gerçek hayata döndüğü anda tatlı bir rüyadan uyanmışçasına içi sızlıyor ancak bu üzüntü uzun sürmüyordu. Çünkü kitabın kapağını açtığı anda tekrar o büyülü dünyanın içine adım atabiliyordu” cümlesine bu kitabı okuyan herkes katılacaktır. “Kitap okuyanlar, yani başkalarının acılarını paylaşabilenler çoğalmalı ki dünya daha hızlı güzelleşebilsin” diyor ki katılmamak elde değil.

‘DAHA FAZLA İNSAN KİTAP OKUYORSA BU DÜNYANIN BİRAZ DAHA GÜZELLEŞECEĞİNİ DÜŞÜNÜYORUM’

“Kitap okumanın dünyaya bakışımızı genişlettiği söylenir ki bu da dünyayı daha iyi anlayabilmemizi sağlar. Anlayışa sahip oldukça da güçleniriz. Güçlendiğimiz yönünü başarıyla bağdaştıran insanlar olsa da durum yalnızca güçlenmekle sınırlı değil; anlayış beraberinde acıyı da getirir. Kitaplar, kısıtlı deneyimlerimizle hiç görmediğimiz bir dünyanın barındırdığı acılarla çevrilmiştir. Bir başka deyişle, eskiden farkında olmadığımız ıstıraplarla karşı karşıya kalırız. Bir başkasının kederini derinden hissederken sadece kendi başarımız ve mutluluğumuzun peşinden koşmak zorlaşır. Bu yüzden kitap okumanın, aksine bizleri bahsedilen o başarıdan uzaklaştırdığı kanaatindeyim. Kitaplar bizi başkalarının önüne ya da üstüne koymaz; başkalarının yanında durmamızda yardımcı olur. Bu sebeple bizler bir başka açıdan başarıya ulaşıyoruz aslında.

Hangi açıdan?

Biraz daha insaniyet kazanıyoruz diyebiliriz. Kitap okurken başkalarının duygularını paylaşabiliyoruz. Bizleri bitmek tükenmek bilmeyen bir telaşla başarıya koşturacak şekilde tasarlanmış bu dünyada, koşmayı bırakıp etrafımızdaki insanlara bakma olanağını elde ediyoruz. Bu yüzden daha fazla insan kitap okursa bu dünyanın biraz daha güzelleşeceğini düşünüyorum.”

Hayatın anlamını arayan, nasıl yaşamalı sorusuna cevap arayan, iş yaşamına, çalışma koşullarına kafa yoran, iç huzurunu arayan, sevdiği şeyleri yapabildikçe mutluluğun uzak olmadığını düşünen, düşündüren bir roman ‘Hyunam-Dong Kitabevi’. Sarsılmamak için bir şeylere tutunmak isteyen, kendi yürüyüşünü bulmaya çabalayan bir roman. Sıcacık, iç ısıtan, umut aşılayan bir kitap/kitabevi. Iskalamayın, girin o kapıdan derim.

BİR KİTABI GÜZEL KILAN NEDİR?

Son cümleyi de kitaptan verelim. Kendisini tanımlamasının güzelliğinin altını da çizelim. İyi bir kitap, tam olarak böyle bir kitap zira…

“İyi bir kitabın kriteri neydi?

Yaşama dair öğeler barındırması. Öylesine söylenmiş sözler değil, derin bir bakış açısıyla dürüstçe yazılması. Yaşamı anlayan bir yazar tarafından yazılmış bir kitap olması. Anne ve kızıyla, anne ve oğluyla, kişinin kendisiyle ilgili kitaplar. Dünyaya dair, insana dair kitaplar. Yazarın engin anlayışının okuyucunun kalbine dokunması; o dokunuşun, okuyucunun hayatı anlamasına yardımcı olması.

Bir kitabı güzel kılan, işte tam olarak bu nitelikler değil miydi?”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu
istanbul escort
istanbul escort
istanbul escort